MEMLEKETİM MENZİL
  Üç Ayların Önemi ve Fazileti
 

ÜÇ AYLARIN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

 Yaratılmış her şeyin mutlaka önemi ve anlamı vardır. İnsanoğlunun önemi ve anlamı kulluğu ile önem ve anlam kazanır. Kulluğunu gereği gibi yaşamayan kimseler ‘yaşamayan’ kavramından da anlaşılacağı gibi sadece saadet amacı güdülmüş dünya ve ahiret nimetlerinden istifade etmediği için ölümü ve yaşamı farksız olan ‘yaşayan ölü’ tabiri muhtevasına girmektedir.

Allah Teâlâ, yılın aylarını; Zil­kâde, Zilhicce, Muharrem, Safer, receb Şaban ve Ramazan aylarıyla süslemiştir. Bunların her birini ay ordusu gibi tanzim etmiştir. Yani Ramazan; mevcut on iki ayların içinden ‘onbir ayın sultanı’, Receb ve Şaban sultanın vezirleri, Zil­kâde, Zilhicce, Muharrem, Safer ayları kumandanlar ve diğer aylar er gibi…

Her şeyin bir hasat mevsimi var. İlkbaharda yeşeren bitkiler, yaza doğru ve yazın olgunlaşır. Yapraklar sonbaharda dökülür. Bu, Yaratıcı’nın koyduğu bir kanundur.

İşte… yıllar ağaç gibidir. Receb ayı ağacın yaprakları, Şaban ayı meyveleri ve Ramazan ayı ise o ağaçtan hasat elde etme vaktidir. Ramazanın gelişi ile o ağacın artık meyveleri olgunlaşmış ve dalından koparılma vakti gelmiş demektir.

Yani bütün yıl boyu Allah'ın buyruklarını yerine getirmekle, hayatımızda tatbik ederek gerçekleştirip mana ikliminde iman tarlasına amel tohumlarını saçtıktan sonra; mana dünyamızın filizlenme mevsimi olan Receb ayında iman ağacımız dallanıp budaklanır, Şaban ayının gelişi ile meyve verir ve Ramazan ayının gelişi ile de hasat mevsimi başlar.

Büyüklerimiz;

 

Receb ayı hürmet ayı, Şaban ayı hizmet ayı ve Ramazan ayı ise nimet ayıdır’ demişler.  

O bütün olgunlaşmış, Allah Teâlâ'nın nimeti olan meyveleri iftar/artık serbestçe yeme vakti, nimetlenme vaktidir.

Zaman ve mekân Allah Teâlâ katında aynıdır, birdir. Ancak insanoğlu için aynı şey söylenemez. Çünkü insanın önce rabbi ile sonra kendi aralarında ahitleştiği zaman ve mekânlar vardır.

Hani insan bir sevgili ile buluşmak için ahitleştiği bir zaman ve bir mekân vardır. Böyle bir sözleşme yapıldığında kişi için ‘sevgili ile görüşeceğim’ heyecanı ile o sözleşme vaktini iple çekiyor olsa bile o vakit nasıl gelmiyor ve kişi nasıl sabırsızlıkla bekliyorsa, işte Receb, Şâban ve Ramazan ayları da kulun, ‘mahbub-u hakiki’ ile ibadet hususunda ahitleştiği vakitlerdir. Bu neden ile Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz:

اَللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْناَ رَمَضَانَ

“Allah'ım, Bize Receb ve Şaban aylarını mübarek kıl ve Bizi Ramazan ayına ulaştır.” buyurmuştur.

Bu üç aylar neden bu kadar kıymet kazanmıştır?

Hani kıymetsiz bir yerde hazine olurda o yer kıymet kazanır ya işte böyle…

Receb, Şaban ve Ramazan ayları; Allah'ın, içinde birçok nimet verdiği ve Müslüman kullarını sıkıntıdan kurtardığı aylar olması, Receb ayı içinde Efendimiz'in rabbine rağbet ederek, Mi’raca çıktığı, Reğaib ve Mi’rac geceleri, Şâban ayı içinde Allah'ın mümin kullarını azabından ve gazabından beraat ettirdiği Beraat gecesi ve bütün kâinatın kaderinin tanzim edilerek levha yazıldığı, bin yıldan hayırlı Kadir gecesi vardır. bu neden ile bu aylar değer kazanmış ve biz insanoğlunun bu gecelere kıymet vererek birer fırsat bilmemiz istenmiştir.

 

 

MENKÎBE

Mescid-i Aksa’da bir kadın Receb ayında her gününü çokça ibadet ile geçirir, adeta itkafa girerdi. Ayrıca bu kadın yine Receb ayına mahsus kaba yünden kendisinin dokumuş olduğu elbise giyerdi. Kadın bir gün hastalandı ve oğlunu yanına çağırıp öldüğünde üzerindeki yün elbise ile kendisini defnetmesini vasiyet etti. Kadın; bu vasiyet ile hayattayken receb ayında, sevgili rabbinin ‘temiz ve güzel elbiseler giyin’ emri gereğince yaptığı elbise ile hazırlanıp huzuruna temiz çıkmış ve yine bu elbiselerle ebediyyen sevgili Rabbinin huzuruna çıkarak kavuşmayı diliyordu.

Kadın birkaç gün sonra vefat etti. Oğlu, ‘annesinin bu yün elbiseye değil daha güzeline layıktır’ düşüncesiyle annesini daha değerli bir kumaş ile kefenleyip defnetti. O gece rüyasında annesini gördü. Annesi kendisine:

– Ben, vasiyetimi yerine getirme­diğin için senden razı değilim!” dedi.

Adam, korku içinde uykudan sıçrayarak uyandı ve annesinin yanına defnetmek için hemen annesinin o yün elbisesini aldı. Annesinin kabri başına geldi, hızlıca kabrini açtı. Fakat annesinin kabrin içinde olmadığını görünce şaşırıp kaldı. Bu esnada şöyle bir ses işitti:

Receb ayında bize ibadet edeni, tek başına ve yalnız bırakmayacağımızı mı sanıyorsun?”

 

Allah Teâlâ Kur’anda aylar arasındaki farkı şöyle koymaktadır:

 

“Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah ka­tında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneye­rek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün sava­şıyor­larsa siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kö­tülükten) sakınanlarla beraberdir.”

 

Recep ayı Allah'ın Kur’anda haram/yasak aylar diye nitelendirdiği kutsal aylardandır.

Enes b. Mâlik r.a. Rasûlullah Efendimiz’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder:

 

“Kim haram aylarda üç gün oruç tutarsa; kişi için dokuz yüz senelik iba­det sevabı yazılır.” 

Bu hadis-i şerifi rivayet ettikten sonra Enes b. Mâlik r.a. şöyle der:

– Bu hadis-i şerifi Rasûlullah s.a.v.'den işitmediysem şu iki kulağım sa­ğır olsun! 

 

Yaratılmışlar arasında zamandan daha güzel bir şahit olamaz. İşte mübarek aylar, geceler-gündüzler, ibadetle geçen saatler ve hizmet ile geçen dakikalar insana birer şahittirler. Kişi bu aylarda daha fazla gayret göstermelidir.

Daha fazla gayret dememin sebebi; kişi rabbine devamlı olarak ibadet halinde olmalıdır. Sevgililer sevgilisi Hz. Fahri kâinat Efendimiz (s.a.v), “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr, 99) ayeti ile emredilmişken, biz aciz insanların muaf tutulduğunu iddia etmek veya iddia edercesine rahat davranıp günü ataletle geçirme gayretinde bulunmak ne kadar doğru olabilir?

 

Ramazan, kelimesi Arapça olup ‘remed’ kökünden türemektedir. ‘Remed’;

Hani yazdan kalmış kuruluk ve bozulmuşluktan meydana gelmiş koku ve kir olur. Bu koku ve pisliği yazın sonunda sonbaharın başında gelen yağmurlar silip süpürür. İşte ‘remed’ kelimesi bu manaya gelmektedir. Yani yazın sonunda sonbaharın başında yağan ve yeryüzünü temizleyen yağmur demektir.

Sonuç olarak; ramazan ayı, insanın amel defterinde ve maneviyatında meydana gelmiş manevi kir, necaset dediğimiz günah kirini silip temizler.

Ramazan ismini almasındaki hikmet işte budur.

 

MENKÎBE

Adamın biri kendisine ve ailesine yardımcı olsun diye yeni bir câriye (hizmetçi kadın) satın almıştı. Ramazan ayı yaklaştığında câriye, adamın evinde bir hazırlık gördü. Onlara ne yaptıklarını sordu. Onlar da ramazan ayına hazırlık yaptıklarını söylediler; bunun üzerine câriye:

—Siz sadece ramazan ayında mı oruç tutuyorsunuz? Ben öyle insanların yanından geldim ki onların her ayı ramazan gibi ibadet ve oruçla geçiyordu. Lütfen beni onlara geri verin” diye rica etti.

 

Rasûlullâh (s.a.v)Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

 

Receb ayı Allah'ın ayı, Şâban ayıbenim ayım ve Ramazan ayı ise ümmetimin ayıdır.”

 

Büyüklerimiz şöyle demişlerdir;

 “Receb ayı ekin ekme vakti, Şâban ayı o ekini sulama vakti ve Ramazan ayı ise hasat vaktidir.”

Yani; Receb ayı tevbe/inâbet ayı, Şâban ayı muhabbet ayı Ramazan ayı ise karabet/Allah Teâlâ'ya yakınlaşma ayıdır.

Bu neden ile Ramazan ayını onbir ayın sultanı olarak değerlendiririz.

 

Muhabbetle kalınız…
 
  Bugün 18 ziyaretçi (46 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol